Aydınlatmada Dijitalleşme: 5 Yıl Önce 10 Sonra?

Dijitalleşme, başka bir deyişle sayısallaşma, herhangi bir bilginin herhangi bir bilgisayar ya da sistem tarafından okunabilecek şekilde düzenlenme ve bunun sayısal bir ortama aktarılma sürecine verilen addır. Aydınlatmada bu süreç uzun yıllar önce elektronik balast teknolojilerinin kullanılması ile başlamış oldu. Çok değil yaklaşık 10 sene önce, bu sürece LED ışık kaynaklarının genel aydınlatmada kullanılabilmesi de eklendikten sonra aydınlatmada dijitalleşme nesnelerin interneti ve bulut bilişim teknolojilerinin de devreye girmesiyle yakın geçmişte hayal bile etmesi zor bir takım senaryoların hayatımıza girmesine vesile oldu. Bugün artık daha ekonomik, hızlı ve pratik bir şekilde aydınlatma sistemimizi bulut tabanlı olarak kontrol edebilme olanağına sahibiz. Öyle ki, eski analog sistemlerdeki gibi kontrol elemanları ve sensörler yardımıyla sadece sistemin kapanıp açılması ya da loşlaştırılması değil, o anki görsel konfor ihtiyaçlarımıza hatta sirkadiyen ritmimizgöre ışık renginin ve yaydığı dalga boylarının değiştirilebildiği bir dünya ile karşı karşıyayız. Üstelik gelişen büyük veri ve beraberinde gelen makine öğrenmesi teknolojilerinin de bu sürece dahil olmasıyla tüm bu kararların “biz kullanıcıların yararına” olacak şekilde yapay zekanın vermesi de mümkün. 

Peki aydınlatmada dijitalleşme eksenindeki tüm bu teknolojik altyapı ve gelişmeler günümüzde bize neler sunuyor ve de yakın geleceğimizde hangi konu başlıklarını ön plana çıkarıyor olacak?

Bu soruya günümüz perspektifinden verebileceğimiz belli cevaplar var. Örneğin, LED ışık kaynaklarının genel aydınlatmada kullanılmaya başlaması “dijital aydınlatma” başlığı altında ilk adım olarak görüldü ve akkor telli lambalardan deşarj lambalarına kadar uzanan konvansiyonel ışık kaynaklarının yerini alma konusunda ön plana çıkan kavram enerji verimliliği oldu. Hemen akabinde nesnelerin interneti (internet of things) konusundaki hızlı gelişmeler, aydınlatma sektörüne aydınlatmanın interneti (internet of lighting) olarak yansıdı. Yani evlerimizde kullandığımız LED lambalar bile internete bağlanabilen bir altyapıya sahip oldular ve cep telefonu uygulamaları sayesinde loşlaştırma, ışık rengi ve hatta RGB LED’lerin kullanımı ile farklı renk seçenekleri, dolayısıyla farklı ortamlar sunabilen birer “akıllı nesne” olarak hayatımıza girdiler. 

Binaların, yolların, şehirlerin, park ve bahçelerin aydınlatmaları da benzer şekilde nesnelerin interneti altyapıları ile enerji verimli, adaptif, dinamik, kestirimci bakım alt yapısına sahip dolayısıyla sürdürülebilir bir aydınlatma deneyimi sunacak şekilde gelişmiş oldu ve halen de bu gelişim devam etmekte. Dijitalleşme eksenindeki tüm bu gelişmelerin günümüzde halen üzerinde çalışılan ve yakın gelecekte daha sıklıkla karşılaşacağımız başka bir faydası ise insan odaklı aydınlatma (human centric lighting) konusu olarak karşımıza çıkmakta. Bilindiği gibi insan odaklı aydınlatma, sirkadiyen ritmimize göre ihtiyacımız olan zaman dilimlerinde ihtiyacımız olan spektruma sahip bir aydınlatmanın sağlanabilmesidir ve de aydınlatma sektöründe en yoğun çalışılan konulardan biri olmuştur.

Aydınlatmada dijitalleşmenin başka bir teknolojik yansıması ise Li-Fi (Lighting Fidelity) teknolojisidir. Halen geliştirilmekte olan bu teknoloji ile herhangi bir verinin başka bir deyişle internetin görünür ışık ile Wi-Fi’ya göre 100 kat hızlı iletilmesi mümkün. Yani evlerimizde, ofislerimizde hatta sokaklarımızdaki aydınlatma armatürleri artık birer internet sağlayıcısı olabilecek. Aynı iletişim yöntemi ile çok hassas iç mekan konumlandırması (indoor positioning) üzerinde de halen çalışmalar sürmekte.

Görüldüğü gibi aydınlatmada dijitalleşme sadece lambaların, armatürlerin ya da aydınlatma sistemlerinin internet üzerinden kontrolü ile değil, bunun çok ötesinde ve dijital dünyanın bize sunacağı ve henüz belki de hayal bile edemediğimiz bir çok şekilde, özellikle yapay zeka teknolojilerinin daha da aktif olarak kullanılmaya başlanacağı bir gelecekte hayatımıza hızla girecek gibi gözüküyor. Buradaki temel soru, dijitalleşme ile birlikte teknolojinin çok hızlı gelişimine, insanoğlunun on binlerce yıldır var olan yavaş adapte olma yeteneğinin yakın gelecekte nasıl bir yerde kesişeceği...


Emre Erkin Hakkında

Emre Erkin, İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği'nden mezun olduktan sonra İTÜ Enerji Enstitüsü, Enerji Bilim ve Teknoloji programında yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. Enerji yönetimi ve tasarruf yöntemleri, binalarda enerji performansı, aydınlatma tekniği gibi alanlarda uzmanlaşıp pek çok ulusal ve uluslararası makale ve bildiri yayınladı. Halen İstanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü Enerji Planlaması ve Yönetimi Anabilim Dalı'nda görev yapan Emre Erkin, Bina Enerji Sistemleri ve Akıllı Bina Sistemleri konularında yüksek lisans ve doktora dersleri vermektedir. Emre Erkin akademik çalışmaların yanında İTÜ ARI 6 Enerji Teknokenti'nde 2013 yılında kurduğu Nuvia Akıllı Enerji Teknolojileri, Nesnelerin İnterneti kapsamında Türkiye'nin ilk akıllı ev sistemi olan Cosa'yı geliştirmiştir.

 

İlginizi çekebilecek diğer Konuk Yazarlarımız...